İMDER Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen ENKA Pazarlama Genel Müdürü Nadir Akgün ile bir araya gelerek başkanlığa giden süreci, kısa ve uzun vadeli hedeflerini konuştuk. Akgün, iş makinaları sektörünün Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi için stratejik bir sektör olduğunu belirterek “Ülkemizin kalkınmasında büyük bir sorumluluk taşıdığımızın bilinciyle yürüteceğimiz çalışmaların hem sektörümüze hem de üyelerimize faydalı olmasını amaçlıyoruz” dedi.
Öncelikle sizi dernek başkanlığına götüren süreci kısaca anlatır mısınız?
Ben uzun süredir dernek üyesiyim ve dernek faaliyetlerine aktif olarak katılıyorum. Bugüne dek birkaç farklı başkan döneminde çalıştım. Derneğin içerisinde bazı çelişmelerin yaşandığı, dernek ruhunun iyi olmadığı günleri de yaşadık. Son başkan Merih Özgen döneminde çok büyük bir uyum oluştu, katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Benim hedefim bütün firmaların ortak karar alabildiği, daha iyi bir yapıya ulaşma yönündeki çabaları sürdürmek. Bana başkanlık ile ilgili teklif geldiği zaman elbette tüm yönleri ile değerlendirme yaptım. Eksikleri, yapılması gerekenleri düşünerek netleştirdim ve “Birlikte çalışacak, sorunları çözmek için iş birliği yapacaksak kabul ederim” dedim. Çünkü derneğin gücünü artıracak ve sektöre kazanç sağlayacaksak birlikte olmamız lazım. Derneği ve sektörü çok iyi tanıyorum, yapılması gerekenleri, güçlendirilmesi gereken zayıf noktaları biliyorum, uzun yıllara dayanan dernek tecrübemin yanı sıra otuz yıllık da bir sektör deneyimim var. Sonuç olarak ortak kararlar alırsak, bunları gerçekleştirme yönünde birlikte hareket edersek, bir zincirin halkaları olduğumuzu unutmadan çalışırsak başarılı oluruz. Sektörün ihtiyaçlarını iyi tespit etmek ve komiteler aracılığıyla derneği yönlendirmek çok önemli, ben de bunun için elimden geleni yapacağım.
Çok kısa olarak İMDER’in sektör açısından önemi ve işlevini özetler misiniz?
İMDER içerisinde hem imalatçıları hem de distribütörleri barındıran değerli bir dernek. Yapısal olarak yıllardır bu iki grubun da ihtiyaçlarını bir denge içerisinde gözeten, kamu ile görüşmeler yaparak sektöre katkı sunan bir oluşum. Derneğimizin dikkat çeken özelliklerinden birisi temsil kapasitesinin çok yüksek olması. Hacimsel olarak sektörümüzün toplam kapasitesi 5 milyar dolara yakın oranlarda. İçerisinde iş makinaları, asfalt makinaları, beton ekipmanlar, vinçler gibi çok çeşitli ürünlerini barındırıyor. Bu derneğin en büyük yapısal faydalarından birisi de yurtdışında kabul görmesi. Sektörün uluslararası çatı derneği olan AB İş Makinaları Federasyonu (CECE) ve Avrupa Kiralama Birliği’nde (ERA) son derece yüksek bir kabul görmüşlüğü var. İMDER kurulduğundan bu yana Türk iş makinası sektörünü uluslararası alanda tanıtıyor, bunun özellikle üreticilerimiz açısından önemi çok büyük. Ayrıca bizlerin temsilciliğini yaptığımız firmalara burada yatırım yapmalarının getirilerini anlatıyor. Yani hem sektör olarak tanıtmak hem de yurtdışından üretici ve yatırımcı çekmek için İMDER önemli bir işleve sahip.
Yeni yönetimin önünde olan ödevleri anlatır mısınız?
Sektörün kısa vadede çözülmesi gereken bazı sorunları var. Her şeyden önce bir süredir var olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) makina sinyallerini kesmesi ile ilgili sorunlar devam ediyor. Bu uygulama makinelerle haberleşme olanağını ortadan kaldırıyor. Makina ile iletişim kesildiği için de firmalar; makinaların istatistikleri, yakıt tüketimi, ön arıza uyarıları vb. gerçekten çok önemli bilgileri takip etmekte zorluk çekiyor. Bu durum ayrıca yedek parça stoklamasında sorun yaratıyor, erken alarmlar sayesinde sorunlara erken müdahale etmeyi de zorlaştırıyor. Bunun bir an önce çözülmesi gerekiyor, bu nedenle İMDER olarak BTK ile görüşmeleri yeni dönemde de sürdürerek, süreci takip edip sektörümüzün lehine olacak şekilde sonuçlandıracağız.
Öncelikli ikinci sorun ise Türk iş makinaları sektörünün hacminin bilinemiyor olması. Bir süredir Rekabet Kurumu’nun aldığı kararlar nedeniyle bilgi toplayamıyoruz ve veri paylaşamıyoruz. Bu konu ile ilgili Rekabet Kurumu ile görüşmeleri sürdürüyoruz. En azından maksimum veri paylaşımı şeklinde olmasa da belli eksiltmelerle ve belli detaylarla bir miktar verinin bilinmesinin sektör için önemini anlatıyoruz. Bu konu önemli çünkü elinizde veri olmadan yurtdışı yatırımcıyı burada üretim yapmaya teşvik edemezsiniz. Veri olmadan Türk iş makinaları sektörünü tanıtamazsınız. Veri olmazsa eliniz kolunuz bağlı oluyor. Bu konuda Rekabet Kurumu’nun da bizi anlayacağını düşünüyorum .
Eğitim de İMDER’in her zaman gündeminde olan bir konu. Bu noktada neler söyleyeceksiniz?
Bence İMDER’in orta ve uzun vadeli düşünüldüğünde en önemli gündem maddesi eğitim. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliği ile özellikle meslek okulları ve hatta üniversiteler nezdinde sektörümüze kalifiye eleman yetiştirilmesi noktasında yoğun şekilde çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. İMDER de bu noktada aktif şekilde faydalı olabilecek bir dernek. Bu sektöre sadece operatör veya teknik servis personeli değil aynı zamanda kalifiye yöneticiler, mühendisler katmak için sektörün tanıtılması bir ödev olarak önümüzde duruyor. Eğitimli personel ve yöneticilerin sektörde sayısının artması sadece iş makinaları sektörüne değil Türkiye ekonomisine de katkı sunacak, personel eksikliği veya yetersizliğinden kaynaklı ekonomik kayıpların önüne geçilmiş olacaktır.
İş makinaları sektörünün ülkemiz açısından önemi nedir?
İş makinaları sektörünün Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi için stratejik bir sektör olduğu açıktır. Ülkemizin kalkınmasında büyük bir sorumluluk taşıdığımızın bilinciyle yürüteceğimiz çalışmaların hem sektörümüze hem de üyelerimize faydalı olmasını amaçlıyoruz. Türk iş makinaları sektörü MAKFED içindeki en büyük sektör. Bir sektörün değeri, elde ettiği dış ticaret fazlası vermesi ile orantılıdır. 1.5 milyar doların üzerinde bir ihracat, 1.2 milyar doların üzerinde ithalat kapasitesi var. Bu anlamda ülkeye katkı sunan bir sektör.
İş makinaları sektöründe yakın zamanda ne tür yenilikler yaşanmasını bekliyorsunuz?
Sanayi devriminden sonra kullanıma giren içten yanmalı motorların üzerine dizayn edilmiş iş makinaları ve tüm makinaların elektrifikasyon ve dijitalleşme sürecini sektör olarak yakından takip etmemiz lazım. Yakın zamanda içten yanmalı motorlar ve fosil yakıtlar tarihe karışacak. Dünyanın ekonomik gidişi enerji üzerine kurulu. Her türlü siyasal gelişmenin de arkasında büyük oranda enerji var. Şu anda bu büyük teknolojik değişimin hemen başındayız. Dizel ve patlamalı motorlar bir dönem sanayiye damgasını vurdu. Bu dönem yakın zamanda sonlanacak. Artık elektrikli motorları, bataryaları konuşuyoruz. Bu süreci kaçırmamak için iyi takip etmeli ve doğru adımları zamanında atmalıyız. Özellikle akü teknolojisini yakalamak ve üretim yapmak gerekiyor. Türkiye’de akü konusunda başarılı firmalarımız var ama yeni süreçte lityum iyot ile ilgili yatırımların artması önemli.
Dizel motorların yerini elektrikli motorlara bırakmaya başladığı dönemde Türk iş makinaları sektörünün bu sürece uyum sağlamasında İMDER önemli bir noktada duruyor. İMDER bu süreci iyi izlemeli, sektörü bilgilendirme, yönlendirme anlamında çalışmalar yürütmeli.
İMDER olarak Türkiye’deki kiralama pazarına bakışınız nedir, bu konuda atmayı planladığınız adımlar var mı?
Kiralama bizim sektörümüzde Türkiye’de çok az firma tarafından yapılıyor. Ama benim dikkatimi çeken şu: Biz İMDER olarak ERA’ya da üyeyiz ama yurt içindeki kiralama ile ilgili hacme ilişkin bilgi yok. Kiralamanın hacmini bilmemiz gerekiyor. Bilgi olmadan sağlıklı bir kiralama ortamı yaratamazsınız. Öncelikle bilmek için adımlar atacağız, bu bilgiyi sağladıktan sonra büyük kiralama firmalarının kullandığı yazılım ve teknolojileri, , gelir-gider kazanç hesaplamalarını nasıl yaptıklarını, kiralanan makinaların takibinin nasıl yapıldığını, hangi satış sonrası hizmetleri vb. Süreçlerin bir bütün olarak nasıl takip edildiğini çalışmamız ve Türkiye’de sektöre bunları aktarmamız lazım. Kiralama işi daha emek yoğun, ayrıca yüksek bilgi birikimi gerektiriyor. Bu konular bir master plan çerçevesinde çalışılmalı. Kiralama alanının daha verimli, organize ve kazançlı hale gelmesinde İMDER’e önemli görevler düşüyor. ERA ile bilgi alışverişi yapılarak bunlar sektöre aktarılmalı. Kiralama ile ilgili önemli konferanslar düzenlenmeli. Şu an emekleme noktasındaki alanda doğal olarak bizim yoğun çalışmalarımız olacak.
İş makinaları sektörünün mevcut durumuna ilişkin bilgi vererek, yakın döneme ilişkin pazara dair öngörünüzü paylaşır mısınız?
Türkiye pazarı açısından baz etkisi ile bir büyüme var, yani bir anlamda çok küçüldüğümüz için büyüdük. Ama Türkiye’nin potansiyelini de gözden kaçırmamak lazım. Türkiye iş makinaları sektörü tüm ürünlerde 12 bin adetlere ulaşmış, 5 milyar dolarak yelken açmış bir sektör. Elbette süreç içerisinde ülkede yaşanan ekonomik daralmalar, projeleri yapan firmaların durumları vb nedenlerle bazı küçülmeler olabilir ama sektörün ilk etapta ulaşacağı adet 20 bindir. Bazı ürün gruplarında büyüme kaçınılmaz. Özellikle kompakt makinalarda, teleskobik yükleyicilerde, büyük ebatlı madencilik makinalarında, ekskavatörde, asfalt ekipmanlarında büyümeye açık bir yapımız var. Çünkü Türkiye’de madencilik büyüyen alanlardan biri, ayrıca Türkiye gelişmiş Avrupa ülkelerinden farklı olarak altyapısını tamamlamış bir ülke değil. Enerji yatırımları, yol, köprü yatırımları, hızlı tren projeleri ile ilgili ihtiyaçlar var. Bunlar orta ve uzun vadede baktığımızda sektörün büyümesini sağlayacak.
Yurtdışı pazarda sektörün güncel durumuna ilişkin bir değerlendirme yapar mısınız?
Türkiye’ye yüzde birler ülkesi denir, bu söz bir ürün Türkiye’de on bin adet satılıyorsa dünyada bir milyon adet satılıyordur anlamında söylenir. Bizim şimdi yüzde 1’i kırıp yüzde 3’e yükselmemiz lazım. Çünkü potansiyel buna uygun. Dünya iş makinaları pazarı şu anda arz talep dengesizliğinin en yoğun yaşandığı sektörlerden birisi. Talebe arz yetişememesi gibi bir durum söz konusu. Arzın yetersiz kalmasının temel nedenlerinden birisi komponent üreticilerinin hidrolik sistem, motor, alt takım vs üreticilerinin kapasitesinin yetmemesi. Dünya genelinde bunların tümünde öyle büyük bir talep patlaması var ki tedarik zinciri ve değer zinciri bunu besleyemiyor. Ama şuna da dikkat etmeli: Bu tedarik zincirindeki bozulması arz-talep dengesini aşırı derecede etkiledi. Üstelik talep fazla oranda artarken arz da fazla oranda azaldı. Bu dengesizliğin bir dönüşüm noktası olacak. Bu dönüşüm noktasında sert hareketlenmelerden üreticilerimizi ve firmalarımızı korumalıyız. Yani yanlış yatırımlarla şu an var olan verilere bakarak çok zamansız ve çok büyük miktarlardaki girişimler üreticilerimizi zor durumda bırakabilir. Dünyadaki dönüşümün hızlı olacağını; talebin arza göre çok yüksek olması durumunun stagflasyon veya resesyon benzeri bir sürece girerek arzın talebe göre çok fazla olduğu bir sürecin başlayacağını düşünüyorum. Tabi bu hemen yarın olacak değil ama süreç o yönde ilerliyor. Bu konuda da derneğin dünyayı izlemesi, bilgileri toplaması ve sektörle paylaşması gerekiyor.